Daha önce belirttiğimiz gibi, bölücü terör örgütü PKK'nın asıl amacı, önce Türkiye'de sonra da dünyada komünist bir rejim kurabilmektir. Tüm komünistler, Rusya'da kurulan fakat sonradan yıkılan komünist rejimi başarısız bir girişim olarak görür, Rusya'daki devrimin, tüm dünyayı komünistleştirme hedefini gerçekleştirememesinden dolayı yarım kalan bir hesap olduğuna inanırlar. Onlar özetle: "Bizler komünistiz. Allah'a, dine, mukaddesata savaş açtık (Allah'ı tenzih ederiz). Marksist, Leninist ve materyalist bir görüşe sahibiz. Rusya komünizmi dünyaya hakim edemedi, biz edeceğiz. Yarım kalan hesabı tamamlayacağız," demektedirler. Dolayısıyla özerk bir devlet isterken amaçları huzur içinde bir hayat sürmek, aile kurup yerleşik bir düzene geçmek, annelerinin yanlarından ayrılmayıp, çorbalarını içerek hasret gidermek ve parklarda çiçeklerin arasında baharın tadını çıkarmak değildir. Eğer hedefledikleri komünist özerk devleti kurarlarsa, komünist militanlar ilk olarak aileleri parçalayacak, zulüm ve korkuya dayalı bir sistem oluşturacak, baskı ve tehdit ile halkları emirleri altına alacak ve komünist bir dünya hedeflerine ulaşmaya çalışacaklardır.
Hiçbir komünist dağlarda zor şartlarda rahat etmek için eğitim almaz, rahat etmek için silahlı mücadele vermez. Bir komünist asla şiddet ve devrim hedefini bırakmaz. Onu terörden vazgeçirmenin tek yolu, beynindeki Darwinist ideolojinin yıkılmasıdır.
Hiçbir komünist rahat etmek için silahlı mücadele vermez. Rahat etmek için gece gündüz eğitim almaz, dağlarda ve oldukça zor koşullar altında bu hedef için yaşamaz. Sırf rahat etmek amacıyla savunmasız insanların canına kast etmez, kendisini ölüme atmaz. Bir komünist, sahip olduğu Darwinist, materyalist ve komünist dünya görüşünde bir değişme olmadığı sürece asla şiddet ve devrim hedefini bırakmaz. Komünizmde devrimin sonu yoktur. Sürekli yeni bir ülke faşist ilan edilir ve o ülkeye (ya da halka) karşı yeni bir silahlı mücadele başlatılır. Bu zihniyete göre dünya var oldukça, komünist mücadelenin, komünist şiddetin de mutlaka olması gerekir. Çünkü bir komünist, toplumda daima çelişki olduğu inancındadır. Zıt fikirlerin çatıştığı bir tez ve anti-tez dönüşümünün durmaksızın yenilendiğine inanır. Dolayısıyla çelişkiye, çatışmaya ve bunun gerektirdiği şiddete her zaman ihtiyaç olduğunu düşünür İşte bu sebeple devrimler bir komünist için daima vardır. Bir yer komünist hale getirildiğinde sıra ikinci yerdedir ve bu böyle devam eder. Ta ki, hedeflenen dünya komünist devletine ulaşıncaya kadar...
İşte bölücü terör örgütü PKK'nın istediği komünist Kürt devletinin asıl hedefi de budur. Amaçları devlet edinmek değil, özerk bir devlet kurarak meşruiyet kazanmak, ardından devrimler yoluyla tüm dünyaya hakim olmaktır.
Komünistler, bu hedeflerine ulaşma yolunda önlerine çıkan hiçbir engeli de tanımayacaklardır. Yıllardır kendi sapkın ideolojilerini bölgede hakim kılmak için bir araç olarak kullandıkları Kürt halkını bir anda harcayacak, onları komünist rejimin zavallı birer piyonu haline getireceklerdir. Özerk bir komünist devletin kurulmasının ardından, Kürt halkı çok büyük bir baskı, şiddet, sefalet ve felaket içine düşürülecektir. Ölümler peş peşe gelecek, tüm komünist rejimlerde olduğu gibi bu komünist rejim de şiddeti ilk olarak kendi halkına yöneltecektir. En çok ezilen, en çok yıpranan ve en fazla kayıp veren halk, yıllardır zaten komünistler tarafından kullanılmış olan Kürt halkı olacaktır.
Yapılan barış çağrıları, şiddete dur talepleri söz konusu komünist rejim tarafından kaale dahi alınmayacaktır. Çünkü komünist düşünceye göre, komünist bir rejim eğer düşmanına acırsa, barışa yeltenirse, şiddetten ve tehdite dayanan yönetim şeklinden uzaklaşırsa yıkılır ve yok olur. Komünist düşünürlerin ve liderlerin de sık sık dile getirdikleri gibi "komünizm gücünü şiddetten, terörden ve vahşetten alır." Dolayısıyla –tıpkı şu anda olduğu gibi- barışa çağıran her kişi harcanacak, barışa yönelik her türlü girişim şiddetle karşılık alacaktır.
Burada yukarıda detaylı üzerinde durduğumuz konuyu tekrar hatırlatmak gerekir: Güneydoğu'daki komünist PKK hareketi yalnızca Kürt komünizmini hedefleyen bir hareket değildir. Komünizm, yalnızca ezilen dünya halkları olduğunu ve proletarya diktatörlüğünün olması gerektiğini iddia eder. Dolayısıyla Doğu'da komünistlere verilecek özerklik, kısa bir süre içinde tüm Türkiye'ye sirayet edecek bir bela haline gelecektir. Türkiye'den sonra dünyaya doğru açılım sırasında ise muhtemelen ilk hedef, daha önce komünist idare ile yönetilen Azerbeycan ve Ermenistan olacak, oradaki kardeşlerimize de bağımsız ırk, bağımsız toprak vaatleri başlayacaktır. Zaten yıllardır komünizmin pençesinde olan Azerbeycan ve Ermenistan halkı yeniden ezilmeye başlayacak, bu bölgelerde komünist hakimiyet sağladıktan sonra, önemli bir yol açılmış olacak ve oradan komünizme çekilecek yeni halklara ulaşma gayreti devam edecektir. Elbette yine gerilla yöntemleri, terör, vahşet ve şiddet kullanılarak...
Bu anlatılanlar birer komplo teorisi değildir. Şu anda ülkemizde, 20. yüzyılda Çin'de, Kamboçya'da, Rusya'da oynanan aynı oyun oynanmaktadır. O dönemde Kore'yi, Vietnam'ı, Almanya'yı bölen ve halklar üzerinde egemenlik kurarak onları komünist yapmayı hedefleyen zihniyet neyse, şu an komünist terör örgütü PKK'nın da zihniyeti aynıdır. Ülkemizdeki komünist kalkışmanın, 20. yüzyılda başarısız olmuş bir komünist hareketi telafi çabası vardır. Yani komünistlerKALDIKLARI YERDEN DEVAM ETMEKTEDİRLER.
20. yüzyılda komünist vahşet nasıl uygulandıysa, günümüz komünistleri de aynı terör ve şiddetin peşindedirler. Komünizmin ne teröre olan ihtiyacında, ne gerilla taktiklerinde, ne de hedeflerinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Güneydoğu'daki komünist PKK, yıllar önce komünist Çin'in, Rusya'nın, Kamboçya'nın yaptıklarını hedeflemektedir. Dolayısıyla komünist vahşet yayıldığı takdirde, bütün dünyaya büyük bir felaket getirecektir.
Komünistlerin; ne yöntem, ne strateji, ne gerilla taktikleri, ne de hedeflerinde hiçbir değişiklik olmaz. Şiddete ve vahşete olan ihtiyaçları da hep aynıdır. 20. yüzyılda insanlığa yaşattıkları vahşeti bir kez daha sahneye koymak için yalnızca uygun bir ortam ve mekan arayışı içindedirler. Eğer Türkiye, -Allah esirgesin- komünist terör örgütü PKK'ya Doğu'da herhangi bir parça toprak verirse, bu durumda vahşet politikası için aranan ortam sağlanmış olacaktır. "Toprak verelim, biz de evimizde rahat rahat yaşayalım" diyenler, ülke toprağını Marksist ve komünist bir terör örgütünün eline teslim etmenin nasıl bir vahşetle sonuçlanacağını kendi gözleriyle görmüş olacaklar, geçmişte yaşadıkları o rahat hayatı, özlem içinde anacaklardır.
Dolayısıyla komünist terör örgütüne Güneydoğu'da toprak parçası vermek, kimseye rahatlık getirmeyecek, aksine bu büyük bir bela ve yıkımla sonuçlanacaktır.